15 Eylül 2007 Cumartesi

Ilık Bir Çay

Sesim çıkmıyordu. Boğazım öyle felaket ağrıyordu ki... Ilık bir çay içsem iyi gelirdi diye düşündüm. Çok zor da olsa doğrulabildim yattığım kanepede, bir kaç saniye oturdum öylece. Salonun soğuk havası çarptı sırtıma ve battaniyenin altına doğru kaydığı göğsüme, ürperdim. Bu buz gibi havada niye yakmazlardı ki şu kaloriferi? Tıkanan burnumda bir hareket vardı sanki, sinüslerde bir şeyler yer değiştiriyordu belli ki. Ayağa kalktım, gözüm karardı. Düşecek gibi oldum, bacağımı kanepeye dayayarak dengemi yeniden sağladım. Mutfağa gittim. Mermer tezgahın altında iki tane dolap vardı; ama yeni bir şey değildi zaten bu. Bu eve taşındığımdan beri hep öyleydi. Krem renkli, üzerinde kahverengi çizgiler olan bir mutfak dolabı. Tezgahın altında bulaşık makinesi, iki sıra dolap ve bir de üst üste üç çekmeceden oluşan bölüm vardı. Güzel görünüyordu aslında, renkleri duvarlarla, yerdeki parkelerle ve küçük halıyla uyumlu sayılırdı; ama eski olduğu için biraz yıpranmış, çizilmişti.

Demlik poşetiyle yapardım çayı hep. Bir kaç farklı çeşit çay alıp harmanlamak lazımdı aslında, küçükken öyle yapardı annem, onun kokusu çok güzel olurdu. Ama ben üşenirdim hep. Dolaptaki kutuyu aldım, büyük bir hevesle çıkardım koydum tezgahın üstüne. Ocağın üstünde duran çaydanlığı kestirdim gözüme, harekete geçtim. Demliği alıp kenara koydum, altına da musluktan su doldurdum. Ocağı yaktım ve üstüne koydum ikisini de üst üste. Dün akşamdan beri bir şey yememiştim. Midem burkuldu sanki. Üst dolapların birinde bisküvi olacaktı... Heh, oradaydı, süper!

Biraz sonra su kaynadı.

Ilık bir çay içsem iyi gelirdi boğazıma.

Hiç yorum yok: